29 Ocak 2009 Perşembe

BOŞ EV

evimi özlemişim. Home sweet home'u bu işi yaparken daha iyi anlıyorum. Ama daha çok yalnız kalmayı sevmişim anlaşılan. Kapıdan girer girmez ilk işim müziğimi açıp, maillarımı kontrol edip yazı yazmak oldu. Sonra da ilk işim ev yemeği yiyip, ayaklarımı uzatmak ve anlamsızca mayışmak olmalı.

Aslına bakarsan çok da eve bağımlı olmayı sevmiyorum gibi geliyor, kişisel rahatlığımı seviyorum daha çok ve bunu herhangi bir yerde sağladığım zaman da çok da önemli değil nerede ne şekilde olduğum. Belki de çalıştığım yer şu anda huzurlu olduğu için pek de arayış içinde değilim. Konudan konuya atladım, bugün pek bi günlük havasında oldu yazım. Eskiden günlüğümü herkesten köşe bucak kaçırırdım, okunursa hangi rezilliklerin başıma geleceğini düşünürdüm. Şimdi evet belli sınırlar içinde yazıyorum bir şeyleri ama yine de Türkçe bilen bir avuç insan kafasına göre okuyor bunları...

Ev konusuna gelirsek, sıcak ortam, yumuşak koltuk kesinlikle sandalye tepesi değil ve ev yemeği beni kendime getirecek ve EN ÖNEMLİSİ YATAĞIMDA UZUN BİR UYKU. Bir de müziklerim.
Düşüncesi bile güzel. Şimdi bunları yapmaya ben.


Hande.




Hiç yorum yok: